İLÇE BAŞKANIMIZ AV.HURŞİT YILDIRIMIN AYLIK YAZISI...
02 Mart 2012 - Cuma
KAYIP ŞEHRİN HİKAYESİ....
Dizlerinin üzerine çökerek ellerini yanaklarına koymuştu. Uzaktan bakıldığında yıpranmış bir heykelden farkı yoktu. Kırlaşan saçları sanki derdini anlatıyordu. Soğuktan nefesinin buharı tüm boğazı kaplamıştı. İçini serinletsin diye çektiği hava da kendisini kabul etmemiş , hemen dışarı atılmış, komşusu Üsküdar’a kadar koşarak gözden kaybolmuştu.
Oysaki kaf dağının arkasındaki en güzel yerdeydi. Ağlamaklıydı. İçindeki sıkıntıyı anlatamıyor, içine kapanıyor, bağıramıyordu. Sessiz çığlığa dahi razıydı. Kor ateşinin içinde üşüyordu. Üzerine kar yağmasına hiç bu kadar sevinmemişti. Ak yüreği bembeyaz olmuştu. Çok geçmeden içinde bulunduğu durum tekrar gözünün önüne geldi. Ürperdi. Niçin bu kadar umutsuzdu. Narin vücudu küçüldükçe küçülüyordu. Âdeta eriyordu. Komşularını düşündü, ne kadar da neşeliydiler. Onların parkları , bahçeleri, mavisine ve mazisine sahip çıkan sahipleri vardı. Yüreği parçalanıyor yaşlandığını hissediyordu. Canı sıkılan , cananlarının başkaca sevgilere yöneldiği bu şehir halinden mutlu değildi. Izdırabı bir şehir mazisinden ziyade aslında gelecek arzusuydu.
Yıllardır yeni bir elbisesi de olmamıştı. Kardeşleri şen şakrak bayramları neşeli günleri ahalisi ile kutlarken o sadece kendisine hapsolmuştu. Yanlızdı yapayanlızdı. Sen yanlız değilsin diyenlerin de sadece iyi slogan attıklarını biliyor çaresizliğine daha da üzülüyordu. Eskidiğini, çürüdüğünü kabullenmekten başkaca çaresi olmadığını düşündü. Sokakları kalabalıktı, yoğundu ama kimse yürüdüğü sokaklara dahi bakmıyordu. Acaba tarih kokan sokaklarına da mı kıymet verilmiyordu ? Heyecanını da kaybetmişti. Hiçbir şeyden keyif almıyordu. Yanlızca yağmuru severdi. Yağmur yağdığında yağmurla beraber ağlarken kimse onun ağladığının farkına varmaz, ağladığından utanmazdı. Bakımsız sokaklarının kahrını o çekiyordu. Şehre adanan sevgilerin tükendiğini kabul etmese de hakikat ortada duruyordu.
Eski günleri gözünün önüne geldi. Tamam , son zamanlarda mutlu günleri çok fazla değildi ama hiç bu kadarda ümitsiz olmamıştı. Hele mazisini hatırladığı zaman hayıflanmamak elde değildi. Dalları daha titrememişti, halen ana gövdesinin ona bir işaret vereceğini bekliyor , kökleri su almasa da, üzerine güneş doğmasa da içindeki beklenti hiç bitmiyordu. Bu kadar çaresiz ve ümitsiz olmamalıydı. Kardeşleri ve komşuları gibi mutlu olabilirdi. Belki bir gün masallardaki gibi ak saçlı ve ak kalpli bir destana kavuşabilirdi. Kendisine sahip çıkması gerektiğini düşündü.Yeniden doğar , işte ben burdayım diyebilirdi. Hafifçe yerinden kalktı , doğruldu gözünü uzaklara saraylara doğru çevirdi. Sis bulutu da dağılmıştı. Üsküdar’ı da görüyordu , Sultanahmet’i de . İnanacak ve yapacaktı. Umutla gözlerinin içi parladı. Tüm hücreleriyle ve tam bir kararlılıkla derinden bir besmele çekti......
Diğer Haberler