87. Faslı Siyaset Programını Gerçekleştirdik.
Fası-ı Siyaset’in 87. Sayfasında program konuğumuz AK Parti Kurucular Kurulu üyesi sn. Murat Yalçıntaş oldu.
AK Parti Kadıköy Teşkilatımızın marka programı Fasl-ı Siyaset, kongre sürecini geçirmemizin ardından kaldığı yerden devam etti.
Moderatörlüğünü Siyasi ve Hukuki İşler Başkanımız Fatih Sarıhan’ın devam ettirdiği Kadıköy’ümüzün marka programı Fasl-ı Siyaset’in 87. Sayfasında program konuğumuz AK Parti Kurucular Kurulu üyesi sn. Murat Yalçıntaş oldu.
Türkiye ekonomisinin dünü bugünü ve yarınının masaya yatırıldığı programda Yalçıntaş, dinleyicileri ekonominin soğuk yüzü olan rakamlara boğmadan, konuya dair hatıralarını samimi paylaşımlarla keyifli bir anlatımla konuklara aktardı.
Yalçıntaş, Fasl-ı Siyaset Programımız için, başladığı günden 87.programına kadar bu kalitede bir programı kesintiye uğramadan yürüten başka bir ilçe yok dedi. Programımızın ismine de değinen Yalçıntaş, Fasl-ı Siyaset, Siyaset zamanı demek olduğu gibi fasıl kelimesinin doğruyu yanlıştan ayırt etmek manasında da kullanıldığına dikkat çekerek siz sadece bir siyaset programı değil, aynı zamanda doğru siyasetle yanlış siyaseti ayırt edecek, eğitici, öğretici programlar düzenliyorsunuz diyerek programımızdan beğeni ve övgüyle bahsetti.
Programın son bölümünde soruları cevaplayan Yalçıntaş’a program sonunda ilçe başkanımız Av. İsa Mesih Şahin tarafından, konuğumuzun isminin hat yazısıyla kaligrafi edildiği çini bir tabak takdim edildi. Ayrıca Fasl-ı Siyaset programımıza değerli bir sayfa kattığı için Yalçıntaş adına Ağaç A.Ş’den 15 adet fidan satın alınarak Küçükyalı Emekevler Camii bahçesine dikilmek üzere Camii derneğine teslim edildi.
Programın öne çıkan satır başlarını da sizlerle paylaşmak istiyoruz;
2014 yılı Türkiye ve Dünya için zor geçen bir seneydi
2014 yılının Dünya için de Türkiye için de zor geçen bir yıl olduğuna değinen Yalçıntaş, İthalat ve ihracatımızın, yurtdışı ticaretimizin en fazla Avrupa Birliği ile olduğunu ve Rusya ile de önemli ticari ilişkilerimizin sürdüğünü, Avrupa ülkelerinde, Rusya’da devam eden sıkıntıların Türkiye’yi de etkilediğini, diğer yandan Suriye’de, Irak’ta yaşanan büyük problemlerin de önemli sayılacak olumsuz etkileri olduğunu söyledi.
Yaklaşık iki buçuk milyon mülteciyi, örf ve âdetimizden taviz vermeden misafir ettiğimizi, fakat bunun bir zorluğu da beraberinde getirdiğini görmemiz gerektiğini belirten Yalçıntaş bu zorluğu şu sözlerle açıkladı:
“Ülkelerinde sahip oldukları her şeylerini bırakıp gelen ve ülkemize üretim anlamında katkı sağlayamayacak kadar zor şartlarda ev sahibi ile adaptasyon sürecini yaşayan insanların ülkemize ister istemez bir ekonomik yük getirdi. Fakat bu bizim millet olabilmek adına bir insanlık vazifemizdi.”
2015 yılında kötü düşünmeden ama dikkatle hareket etmeliyiz
Bütün bu sıkıntıları bizleri 2015 yılında dikkatli olmaya sevk edecek hususlar olarak görmeliyiz. Kötü düşünmeden, sözün tohum olduğunu unutmadan ama atalarımızın en güzel şekliyle ifade ettiği gibi “Ayağımızı yorgana göre uzatmamız gerekir” sözüyle hareket ederek dikkatli geçireceğimiz bir sene olacağını bilmeliyiz.
Türkiye 2015 ile 2019 yılları arasında iyi bir ivme yakalayacaktır
Tabi bu olumsuzlukların karşısında bizi bekleyen olumlu bir sürece de giriyoruz. 2015 seçimlerinin hemen ardından dört yıl sürecek seçimsiz bir döneme gireceğiz. İşte bu süreçte doğru adımları atabilirsek, Türkiye 2015 ile 2019 yılları arasında iyi bir ivme yakalayacaktır.
Ekonomi yönetimimiz bugüne kadar gelen süreci son derece başarılı yürütmüştür.
2002 yılında adalet ve kalkınma partisi, Türkiye ekonomisin başına geçtiği zaman, Türkiye’de kişi başına milli gelir yaklaşık 3517 dolardı. Geçen sene ise bu yaklaşık 11 bin dolar oldu. Bu gayet güzel bir başarıdır.
Cari açığı ve enflasyonu azaltıp, büyümeye üreterek devam etmeliyiz
Türkiye’nin büyümesi demek, Türkiye’nin daha üretken ve zengin olması demektir. 10 lira kazanan insanlarımızın 15 lira kazanması demektir. Üretimin ve ihracatın artması demektir. Sağlık ve eğitim hizmetlerinin daha da iyileşmesi demektir. Türkiye’nin büyümesinin tek yolu ise, Türk Milletinin daha fazla üretim yapmasıdır.
Pahada ağır ama yükte hafif üretim yapmalıyız
Gömlek üretirsek sonuçta elimize geçecek para bir gömlek üreticisinin kazanacağı paradır. Ama bir bilgisayar üretirsek, sattığımız bilgisayarla üretim yapan bütün üreticilerin kazanacağı parayı kazanmış oluruz. Elbette gömlek de ayakkabı da üretmeliyiz. Ama uçak, bilgisayar, cep telefonu gibi pahalı şeyler de üretmeliyiz.
Ülkemizde zenginleşmeyi artırmalıyız
Pahalı şeyleri, katma değeri yüksek şeyleri ancak eğitimli insanlar üretebilir. Bir insan ne kadar eğitimli ise o insanın üreteceği şey de o kadar yüksek değerlidir. Türkiye’nin zenginleşmesi için, milletimizin daha müreffeh olabilmesi için, daha ileriye giden bir ülke olabilmemiz için insanlarımızın daha eğitimli olması gerekmektedir.
Eğer bir ülke ürettiğinden daha fazla tüketiyorsa cari açık verir
Bir anne babanın kazandığı para o ailenin harcadığı paradan daha azsa, o aile borca girer. Bu durum ülkeler için de geçerlidir. Eğer bir ülke ürettiğinden daha fazla tüketiyorsa, yurt dışına sattığından daha fazlasını yurt dışından alıyorsa, o ülke kendini döndürebilmek için, yatırım yapabilmek için, yollar, köprüler yapabilmek için, memuruna para verebilmek için mecburen borçlanır. Bunun adına da cari açık denir.
Devamlı cari açık vermemiz Türkiye’nin en büyük sıkıntılarından biridir. Çünkü Türkiye devamlı ürettiğinden fazla tüketmekte ve sattığından daha fazlasını satın almaktadır.
Biz Türkiye olarak ne satıyoruz, ne satın alıyoruz?
Biz pahada hafif, yükte ağır şeyler satıyoruz. Ne satın aldığımıza baktığımız zaman ise en çok enerji satın aldığımızı görüyoruz. En Kaba tabiri ile gaz, petrol satın alıyoruz. Demek ki Türkiye’nin kendi enerjisini üretmesi ve satması gerekmektedir. Satmayacaksa bile satın almayacak duruma gelmesi gerekmektedir.
Türkiye kendi enerjisini üretemezse her zaman borç almak durumundadır.
Enerji üretmenin muhtelif yolları vardır. Elbette Türkiye sulardan hidrolik, güneşten solar enerji üretmelidir. Elbette rüzgârdan, kömürden enerji üretmelidir. Ama bunlar Türkiye için yeterli değildir.
Türkiye temiz ve güvenilir nükleer enerji üretmek zorundadır.
Bu gün ABD ürettiği elektrik enerjisinin %85’ini nükleer santrallerden karşılamaktadır. Fransa %97’sini karşılamaktadır. Almanya %70’ini karşılamaktadır. Bütün bu ülkelerin hepsinin elinde nükleer santraller bulunmaktadır. Elbette nükleer santrallerin tehlikeleri de bulunmaktadır. Ama bu tehlikeyi dikkate alacak yaklaşımlarla nükleer santrallerimizi kurmak zorundayız. Aksi takdirde kendi enerjimizi üretemediğimiz sürece yurt dışından almaya, borçlanmaya ve cari açık vermeye devam edeceğiz.
Söz tohumdur.
Umudumuzu, ümidimizi, yarına bakışımızı kötüye çevirmemeliyiz. Kötü düşünmemeliyiz. İnsanın ağzından çıkan her şey, sanki toprağa atılan bir tohum gibidir. Güzel şeyler söylemeli, güzel şeyler düşünmeliyiz ki, Allah Teâlâ da güzel şeyler ihsan etsin. Ekonomi işlerinde de karamsar olmamalı, olumsuz beklentiler karşısında dikkatli olmalı, fakat olumsuz beklentiler çağırırcasına söylemler içerisinde olmamalıyız. İnsan nasıl bakarsa, öyle görür. Güzel bakalım, güzel ümitlerle görelim, güzel şeyler olacağını düşündüğümüz beklentiler içerisinde güzel bir ekonominin yürümesini sağlayalım.
Yüksek katma değerli üretim yapmalıyız.
Siyaset, ekonomi güzel şeyler ama hayatın amacı çok zengin olmak, şan şöhret sahibi olmak değildir. En çok neleri yaptığın için onur duyuyorsun diye soracak olduklarında üç şeyi söyleyebilirim.
- İstanbul Ticaret Odası Başkanlığına gelmeden önce, Oda 11 tane okul yaptırmıştı. Ben görevi bıraktığım zaman 40 okul yaptırmıştık. Bu okulların hepsini Anadolu’da ücra kasabalarda, köylerde yaptırdık. Her okulunun yanına da öğretmen lojmanı yaptırdık. Ve her okulun ismini de o köyden, kasabadan, mezradan şehit olmuş bir askerin ismini verdik ki o çocuklar her o kapıdan içeri girdiklerinde bu okulun sahibinin şehitlerimiz olduğunu görsünler.
- İstanbul Ticaret Üniversitesine yeni binalar kattık.
- Sabiha Gökçen Havalimanı’nın yanında Tekno Park yaptırdık. Dünyanın büyük şirketlerinin araştırma geliştirme çalışmalarını bizim ülkemizde de yapmalarını ve bizim insanımızın da, bizim şirketlerimizin de yüksek teknolojiyi öğrenmelerini sağladık.
Ekonomi, bilgi elbette önemlidir. Ama sevgi her şeyden daha önemlidir. İnsan sevdiği, sevildiği zaman önemlidir her şey. Sevgi Allah’ın bereketidir. Bu bereketle de olmazlar olur oluyor.